14 Ekim 2009

Ne darbeler atlatmış bu yürek :)

14 Ekim 2009
Baktım ki hayatımda bir değişiklik yapamıyorum, burayı değiştireyim dedim. Sabahtan beri internete dolanıyorum. İstediğim gibi bir şey bulamadım. En uygunu bu gibi geldi yine... Beğenirsiniz umarım.


Dün yazdıklarımdan ne kadar etkilendiysem artık, rüyamda Sasa'yı gördüm. Gördüm de denemez aslında. Mesaj gönderiyordu bana. Ne alakaysa numaramı facebookta bulmuş. Hatta ordan da mesaj atmış bana. Hatırlamıyorum ne yazdığını. Kesin küfretmiştir ve ben o cümleleri beynimin en derinine gömmüşümdür. Hatırlamamam normal yani.


Günlüklerime göz attıktan ve buraya yazdıklarımdan sonra gece epey düşündüm daha önce yaşadıklarımı. Şerefsizdik falan ama çok eğleniyorduk o zamanlar. O günleri anlatırsam susmam, çok güzel malzeme var :) Mesela bir gün gıcık olduğumuz bir çocuğun suratına dondurma bile fırlatmıştık caddenin ortasında. Sonrasında babama şikayet gelmişti gerçi ama neyse...


Bunları düşünürken bir olay daha geldi aklıma. Bunu da yazmadan geçemeyeceğim. Çok büyük bir darbeydi o zamanlar için :)


Orta 2'deydim sanırım. Bizim okuldan bir çocuk teklif etmişti bana. O zamana kadar hiç ilgimi çekmeyen biri. O zaman da ilgimi çekmedi gerçi. Hiç düşünmeden hayır dedim. Bir iki kişiye söyledim, gülüp geçtik. Ama bu vatandaş pes etmedi. Bir kaç kere daha gelip teklif edince "noluyoz lan" dedim kendi kendime. Okulda da yayılmaya başladı tabi bu haber. Sınıftakiler dalga geçti benimle "aaa Vızvız mı teklif etti sana" diye. Çok dokunu valla. İster istemez savunmaya başladım çocuğu. "Tamam azcık tombiş olabilir ama neden dalga geçiyorsunuz ki? Hem insanları dış görünüşüne göre yargılmayın" falan diyerek yaşıma göre nutuklara başladım. O arada da savunduğum çocuğa dikkat edeyim biraz dedim. Baktım cidden çok efendi bir çocuk, diğerleri gibi kızların orasını burasını elleyip, kapıdan geçen kızların sutyen bedenlerini tahmin etmeye çalışmıyor. Çocuğu bu kadar inceleyip iyi halini de görünce yavaş yavaş hoşlanmaya başladım ondan.


O dönemde Vızvız yine gelip teklif etti bana. Hem de yine birkaç kez. Ama ben her seferinde sınıftakiler benimle dalga geçecek diye, içim kan ağlayarak "hayır" dedim çocuğa. Aradan biraz zaman geçti, kesildi Vızvız'ın gelip gitmeleri. Sadece uzaktan uzaktan bakıyor arada. Ama benim duygularım gün geçtikçe artıyor. Arkadaşlar da dalga geçecek diye kimseye söyleyemiyorum, sadece To biliyor. Aylarca içimde yaşadım büyük aşkımı. Ciddi ciddi aşık oldum yani. Ama tabi ben aşık olana kadar Vızvız pes etti. Bir fotoğrafını bulmuşum, sabaha kadar elimde o, ağlaya ağlaya radyo dinliyorum. Sıradaki parçaları ona armağan ediyorum falan. Gördüğüm bütün ağaçlara isimlerimizi falan kazımak istiyorum kalp içinde.


Bir gün dayanamadım. To'ya dedim ki "Git konuş Vızvız'la. Ben dayanamıyorum artık. Ne yap et, benimle konuşmasını sağla. Valla bu sefer hayır demicem." To'ya aynı sınıfta değiliz, onların son dersi boş. Okul çıkışı Vızvız'ın sınıfının önünde bekleyip çıkmadan yakalayacak onu. Ve konuşacak. O son ders nasıl geçti bilmiyorum. Deftere kalpler çizip, içinden ok çıkarıp bir tarafına Vızvız, bir tarafına da Yeniyetme yazdım falan. Elim ayağım tutmuyor ama heyecandan. Sonunda bu okuldan birlikte çıkacağız.


Zil çaldı. Heyecandan çıkamıyorum sınıftan. Bir baktım To girdi içeri. Suratı asık. Meğer Vızvız bana aşık falan değilmiş. Okulda bir çocuk vardı, piçin önce gideni, onunla iddiaya girmişler falan. Yıkıldım. Ağlamak istiyorum ama sınıftakilerin diline düşmemek için tepki veremiyorum. Hiç sallamıyormuş gibi yaptım, "iyi, kendi bilir" diyerek çıktım sınıftan. To teyzesine mi ne gidecekti o gün, o yüzden okulun önünde vedalaştık ve ben acımı kalbime gömerek yürümeye başladım eve doğru.


Yolun yarısına gelmiştim ki biri seslendi arkamdan. Bir baktım Vızvız gülümseyerek bakıyor bana. Utanmadan bir de karşıma geçmiş gülüyor, vay şerefsiz, diye düşünerek başladım ağzıma geleni söylemeye. Öyle bağırıyorum ki, herkes durmuş bize bakıyor. Ama kendimi ezik de göstermiyorum. Sanki dalga geçilen ben değilmişim gibi bir bir sıralıyorum cümlelerimi. "Böyle bir şey yaparak beni küçük düşürmedin, asıl ben senin ne mal olduğunu öğrendim" mantığıyla...  Öyle güzel konuşuyorum ki, söyleyecek bir şey de bulamıyor, aptal aptal bakıyor sadece yüzüme. Neyse işte, sert bir şekilde bitirdim son cümlemi ve tekrar eve doğru yürümeye başladım. Arkama bile bakmadım hala gülüyor mu falan diye.


Bütün akşam ağladım ve düşündüm. (İkisini aynı anda yapabiliyorum bazen.) Önce çok ezik hissettim kendimi aylarca duygularımla oynandı diye. Sonra da kendimi çok güzel avuttum, hatta söylediklerimi ertesi gün sınıftakilere iyice abartarak anlatmanın planını yaparak uykuya daldım.


Sabah To zile bastı, Okula birlikte gidiyoruz hep. O zaman cep telefonu da yok tabi, ev telefonundan da her şey çok rahat konuşulmuyor, o yüzden To'nun da haberi yok olanlardan. Koşa koşa aşağıya indim. Günaydın bile demeden başladım olanları anlatmaya. Soluk soluğa bitirdim, To'dan "aferin, çok güzel yapmışsın, haketti o şerefsiz" falan gibi beni motive edecek cümleler beklerken o şöyle dedi. "ya Yeniyetme, ben şaka yapmıştım sana. Bugün söyleyecektim. Aylardır gelmeyen çocuğun dün mü gelesi tuttu yaaa".... Sonrasını hatırlamıyorum. Neden oracıkta To'nun boğazına sarılmadığımı da hala anlamış değilim. Meğer Vızvız'ın o aptal bakışları benim ne demek istediğimi anlamadığı içinmiş.


Bir daha gelmedi Vızvız. Ben de gidemedim yanına utancımdan. Sonra okul kapandı, o mezun oldu ve liseyi başka bir şehirde okuyacağı için ayrıldı ordan.


Bir sene sonra, yaz tatili bitmek üzereyken, bir gün yine seslendi arkamdan. Ayaküstü konuştuk biraz. O günle ilgili hiçbir şey sormadı, ben de söylemedim. "Teklifimi hatırlıyor musun?" dedi, "evet" dedim. "Hala geçerli" dedi gülümseyerek. Ama ben gülümseyemedim. Ben de mezun olmuştum ve lise için ondan çok daha uzak bir yere gidecektim. Sadece bunu söyledim. "Çok uzak, ama olsun, ben de burda değilim zaten" dedi. Hiçbir şey diyemedim. "Hayır" bile... Öyle vedalaştık ve ayrıldık...


Bu olayı hala To'nun suratına vururum, sen benim aşkıma mani oldun diye. Gerçi artık gülerek anıyoruz o günleri ama olsun, intikamımı çok pis alacağım bir gün :)


Yaklaşık 3 hafta önce To'yla buluştuk. Oturuyoruz bir cafede. Müstakbel kocacığım da yanımızda. To'yla ilk defa görüşüyordu. Eee, biz de bir araya gelince ona çocukluğumuzu, yaptıklarımızı, yaşadıklarımızı (tamamını değil tabi ki, bari bu ilişkim sağlam kalsın.) anlatıyorduk. Biri girdi kapıdan. Tanıdık geliyor ama... "Yok artık" dedim kendi kendime ama evet, o, Vızvız! Değişmiş epey, bildiğin adam olmuş, zaten tombiş bir şeydi, göbeklenmiş iyice. To'ya kaş göz işareti yapmaya çalışıyorum arkasına baksın diye. Anladı sonunda ve güya çaktırmadan baktı arkasına. Dağıldık o anda. Çocuk yanlış anlayacak diye gülemiyoruz da, kasılıp kaldık. İçimden kahkahalar atıyorum ama. Bizi gördü, hatta göz göze geldik ama selam vermedi şerefsiz. Küstüm ona. Bir daha karşılaşırsak kafamı çevireceğim.


Ya 12 sene boyunca hiç karşılaşmadık. Nerdedir, ne yapar hiç haberim yok. Sen kalk, onca zaman sonra, hem de To'yla birlikteyken (ki biz To'yla yıllardır görüşmüyorduk), üstelik o küçücük ilçemizde de değil, İstanbul'da bir cafede karşımıza çık! Cidden çok güzel anı tazeletti bize :)


Şimdi aklıma geldi, Bir kız vardı bizim okulda. Vızvızların döneminde. Sürekli ters ters bakardı bana. Kızla hiç muhabbetimiz de yok, hiçbir şey yapmamışım, anlam veremezdim bu tavrına. Sonradan öğrenmiştim Vızvız'a aşık olduğunu. Salak bir de dil çıkarmıştı bana bir gün. Manyak ya. Bak yine sinir oldum.

0 kişi fikir şeyetmiş:

 
...YeniYetme... © 2008. Design by Pocket